30 Ocak 2019 Çarşamba

1

Damızlık Kızın Öyküsü / The Handmaid's Tale


    KİTAP
   Selamlar, hemen konuya dalacağım, aşırı sabırsızım. Kitabı instagramda severek takip ettiğim birinden gördüm, her kadının okuması gereken bir kitap, yorumunu görünce hemen ertesi gün kendimi Dost'a attım.Ayrıca erkeklerin neden okuması gerek değil onu da anlamadım.(HerkesİçinFeminizm) Herkes okumalı. 

   İlk kez Margaret Atwood okuyorum,distopya okumada da çok tecrübeli sayılmam.Kendisi distopik olarak tanımlamıyor gerçi, spekülatif kurgu diyor. Margaret Hanım etkilendiği yazarlar arasında Ursula K.LeGuin olduğunu her defasında bildirmekteymiş, benim fikrini, kalemini, görüşlerini sevmeme buyrun bir kocaman neden daha. Kitaba başladığım da içerisine girmeye azıcık zorlansam da konunun  gerçekleşebilir olma ihtimali, inandırıcılığı,merak uyandırması, sistem eleştirisi, farkındalık yaratması elbette kitaba sarılmama neden oldu. 
   Amerikan yönetimine darbe yapıp, kendilerine Yakup'un Oğulları diyen, din bazlı yönetimle Gilead ülkesini kuran bir geri devrimi aşağılamadan, eleştirmeden o kadar etken        anlatıyor ki, hissetmemek imkansız. Kitabın June'un(Offred)in ağzından yazılmış olması hoşuma gitti, kitplarda ben dilini daha çok seviyorum zaten. Karakterlerin derinlikli anlatımı da sevindirdi. Ben kitabı okurken dizi çekilmeye başlanmıştı ve bayağı sevinmiştim Dün itibariyle de dizinin iki sezonunu bitince, ikisini birden yazmak istedim. 


                                                                         

  DİZİ

  Normal şartlar altında benim bir kitabı okuyup filmi beğenmem olmuş şey değildir. Artık olmuş şey. Kitaplarım hep daha kıymetlidir ve filmler kitabın yanında fragman gibi kalır fakat yine de izlerim. Bunu şundan söylüyorum, ilk kez bir dizi, kitabının önüne geçmiştir. Kitap fragman oldu, dizi hakkında ipucu verdi. Aslında bu kadar net yorum yeter ama ne demek istediğimi anlatayım.
''Biz iki bacaklı rahimleriz, hepsi bu..'' Kitabın arka kapağında bunu okuduğumda yutkunmuştum. Kitap boyunca da o tutsaklığı, itaatkarlığı, baş kaldırılan boyunların nasıl kırıldığını, bir hayatın bir günde nasıl tepetaklak olacağını, meşru tecavüzü, dini zorbalığı, erkek egemenliğini okusanız da izlerken durum başkalaşıyor. Bazı zaman duvarda asılan bir sapkın oluyorsun, bazen bir Martha, bazen aşkı için ölmeyi göze alan biri, bazen kocasını paylaşmak zorunda kalan bir kadın, bazen de bir Damızlık. Diziyi izlerken elimi ağzıma kapatıp gözlerim dolu dolu izlediğimi biliyorum. Kendimi June gibi hissetmediğim bir saniye bile olmamıştır. Hikaye zaten müthiş ötesi, kurgu da öyle.. Dialoglar, renkler ve ışığın kullanımı ve anlatımı, çekimler ve görselliğiyle ilgili daha onlarca telaffuz edemediğim terim beni zaten sinematografiye yönlendirdi. Bir de müziklerin kullanıldığı bölümlerin ortamın kasveti ve gerilimini de aynı oranda değiştirdiği gerçeği var. İlk sezon yeni kurulan düzeni, ana kolları, karakterleri tanımaya yönelikti. İkinci sezondaysa düzeni sarsacak kurgular mevcut ve koloniler daha detaylı işlenmiş.
  Gelelim birbirinden kıymetli oyunculuklarımıza, ilk sezondaki müthiş oyunculuk performansıyla Emmy ödülüne layık görülen June(offred)'a.. ilk sezonda karşılaştığımız, kararsız ve itaatkar Offred'ın yerini , ikinci sezon şükür ki öfkeli ve intikam peşinde bir kadın alıyor. Aradaki karakter gelişimi zaten yoruma bile açık değil. İki sezon boyunca kendimi Offred'in yanında değil, Offred gibi hissettim. Bir ödül olarak Offred'in kızı Hannah ile buluşturulması sahnesinde bayağı tuvalet kağıdını bitirecektim. (Benim izlediğim şeye ağlamam pek olası değildirken) 
Serena, Emily, Aunt Lydia,Moira hepsi hepsi çok iyidi. Erkek karakterlere özel yorumum yok, Emily'nin kaldığı son ev dışında, işte o adam, adaaam. Geçmişini bilmiyorum çokta erken konuşmayım..Ataerkil bir toplumda kadınların ötekileştirilmesi, haklarının hiçe sayılması, görünürlülüğünün ortadan kaldırılması ve yalnızca doğurganlık üzerinden bir değer biçilmesi çok da yabancı olduğumuz bir konu değil maalesef. Dizi izlerken ki ve sonra ki hislerimin bu kadar can sıkıcı olmasının sebebi tam da bu.Aslında komutanlar da dahil olmak üzere Gilead'dan kimse memnun değil, Komutan Fred'in June (Offred)a gösterdiği ilgi, imtiyaz bile buna cevap niteliğinde..

Yüzyüze saatlerce konuşabilirim. Çok beğendiğim sahneleri geri alıp alıp izledim. Elinizde hangi dizi varsa bırakın ve hemen The Handmaid's Tale izleyin. Kaçıran pişman olur. 


 ESEN KALIN, İSTEYENLER İÇİN CÜZZİ MİKTARDA SPOİLER BIRAKABİLİRİM. YORUM YETERLİ!





























1 yorum :