6 Ağustos 2015 Perşembe

2

Madam Ketka (eğreti anne)

 
 Oturdum, avuçlayıp durdum toprağınızı ve ilk kez size ait bir şey, yaseminler kokmuyordu.
Sararmış mermer havanın sıcağına rağmen soğuktu . Anneyken bile değilmişsiniz gibi hani, size yakışır bir malzeme.. Garip bir şey olmalıydı içinde olduğunuz o dar mekan Madam Ketka. Sahi bunca pisliğinizi örtbas etmiş miydi toprak ? Ben böyle dışarı irinler taşar, toprağınıza böcekler, çiyanlar girip çıkar, köpekler eşeler hatta işerler diye hayallemiştim. Üzerinizde yeşeren bir bitki yoktu, yabani ottu hepsi. Bu rahatlattı içimi zira siz yeşil olan hiçbir şey bırakmazdınız Madam. Sizi her şey kabul eder de bir ben, bir toprak kabul edemez sanırdım. Hapsolduğunuz bu yere gelerek, galiba sizi toprak gibi ben de kabullendim. Doğurduktan sonra ölen oğlunuzun üzerine gömülmek istemişsiniz  . Sahi ardınızda bıraktığınız çocuğunuzda yeterince hasar bırakmadığınızı mı düşündünüz? Gider ayak diriler bitti deyip, biraz ölülere mi musallat olmaya kalktınız? Hep çirkindiniz, hala çirkin. Mezarınız bile çirkin, taşına yazılan isminiz de.

   Babamı boşadığınızdan beri, kendisini hala görmedim.. Teyzemin kocasının ayartıp, onu kendinize koca edişiniz, bu esnada onca erkeğin altına yatışınız .. Rahminizden fırlatıp attığınızdan beri benim için hep utançsınız.  Emanet kocanızın beni kadın etmesine  nasıl da kılınız bile kıpırdamadı, hatta mutlu oldunuz. Günler böyle geçti, her gece, her sabah ! Sizinle hiç konuşmadık Madam Ketka. Size babamdan sonra zaten Anne demedim. Beni yönettiniz, sattınız, delirttiniz. Beni siz delirttiniz. Her gece o pislikten dayak yemenize hiç karışmadım, hatta dayak yemenize ön ayak bile oldum kimi zaman. Sizden hep nefret ettim. Penceremden, sizin içip içip sokaklarda rezil oluşunuzu seyrettim. Kocanız bile toplamıyordu sizi o meyhanelerdeki sarhoşların kucaklarından. Zaman oldu, beni  kocanızla bırakıp gittiniz, terkettiniz. Beni değil o iblis suratlı herifi terkettiniz, beni çoktan terketmiştiniz.. Siz gittikten sonra bana elini sürmedi. Evine başka bir kadın getirdiğini de duymuşsunuzdur. Bunların üzerine çırpınıp afilli olmayan bir hayat kurdum. Hiç merak etmediğinizi biliyorum. Zira ara sıra korkunç tipli adamlar takıldı sayenizde peşime. Bir şekilde hep bulunduğuma bakılırsa haberdardınız benden. Beni sizin borçlarınız yüzünden bir sebepten sömürmeye çalışan adamlar. Sömürdüler de. Yine de mecburen beni dinleyeceksiniz. Tutundum, sizin aksinize bir insan olmak istedim. olamadım, En az sizin kadar umursamaz, kalbi donmuş, duygusuzum. Tek farkımız ben kimseye kötülük yapmadım. Gerçi kimsenin etrafımda olmasına imkan da vermedim. Aile olmakmış, çocuk yapmakmış zaten hiç düşünemedim. Siz cinsiyetimi aldığınız gibi insanlığı da elimden aldınız .Hayatım boyunca yaptığım en iyi şey, bisiklete binmek ve kitap okumak. Bir de kedim var. Zaman zaman onu terk ediyorum, aç-susuz bırakıyorum. Yine de gitmiyor. İnsanları sevmiyorum. Yaşamıyorum, zamanı dolduruyorum. Çalışmadığım zamanlarda ya içiyorum, ya uykudayım. Uyuyunca hızlı geçiyor zaman, aşağıda geçiyor mu ? Şimdi yanı başınızdayım, umarım bir cehennem vardır ve bol miktarda cezalandırılıyorsunuzdur.

    Benim sizi bildiğim zamandan öncesinde, yaşamınızla ilgili anlatılanları düşünüyorum,, Evin en küçüğü olup, el bebek, gül bebek büyümenize ve bir  sürü adam tarafından çok sevilmenize, ilk aşkınızla evlenmenize rağmen beni doğurduktan sonra hayat dolu hallerinize ne olduğunu hiç anlayamadım. Büyük annemin, teyzeme '' Hamileyken ne iyiydi bu kız, bu çocuğu doğurdu annelikle ilgisi yok. Hani sezaryenden, alışır, psikolojik dediniz, beş koca sene geçti , bir ana evladını nasıl benimsemez. Bu kızın hali hal değil. Bir şey yapın '' deyişi hep kulaklarımda. Bu kırk yıllık zorunlu yaşantıma işleyen en büyük ayrıntıdır. Keşke kısır olsaydınız, keşke karnınızda hiç bulunmasaydım, keşke doğurmadan vazgeçseydiniz benden, keşke doğurunca boyunbağınızla hemencecik orada  öldürüverseydiniz beni ya da kendinizi öldürseydiniz. Ölseydiniz keşke. Rahminizden fırlatıp attığınızdan beri benim için hep utançsınız. Dünyaya getirdiğiniz bu döküntüden sorumlusunuz Madam Ketka. Çocukken gülecek olduğumda önce gözünüzün içine bakmamdan sorumlusunuz. Çocukların arasına karışıp oyun oynayamadığımdan ve düştüğümde yaralarımı sarmanız için yanınıza hiç gelmeyişimden sorumlusunuz. Düştüğümde anne diye ağlamadığımdan hatta hiç ağlamamış olmamdan da. Sahi nasıl nefret ettiniz benden? Tecavüz mahsülü değilim değil mi ? Babamın beni hiç aramamasına bakılırsa neden olmasın diyorum ? 

    Hiç dünyayla savaşan bir kadın olmadım. Ne dünyaya tahammülüm var ne uğraşacak iştahım. Kendi hayatımın da bana bir zorluğu olmadı aslında, pek ilişmedi.. Ben hep sizin zorluklarınızı üstlendim, siz vardınız, bu fazlaydı bile. Buraya bunları konuşmaya gelmedim. Aslında kötü şeyler mazide de kalmadı. Sizin yaşadığınız , bana yaşattığınız her şey benim hayatımda hala var. Ama sizi affediyorum. Toprağın altında o memnuniyetsiz yüzünüzü görüyorum ve yine de sizi affediyorum. Bebekliğimi, çocukluğumu, gençliğimi yaşamamış ve sizden sonramı belki yaşayamayacak olsam da sizi affediyorum. Seçemediğim hayatımı hiçbir zaman  hale,yola koyamayacağımı düşünsem de sizi affediyorum. Her gün her şeyi unutmak için yalvarıyorum. 

Şimdi benim yerime üzerine çöktüğünüz oğlunuza sarılın.
İlk kez Anne gibi. 


2 yorum :