1 Şubat 2017 Çarşamba

2

Acil çıkış kapılarını ardında sürükleyen kadınlar

  Küçücük bir kahve molası verdim.
Isınmama bile yetmeyecek kadar dar zamanlı bir mola. Yine de en sevdiğim cam kenarında battaniyemin altına giriverdim. En küçük bir keyif anını bile her şeyiyle yaşamaktan yanayım.
Cam kenarı seviyorum ben. Sadece otobüste de değil ya da kapalı bir yerde olmama ihtiyaç duymaksızın. Bir parka girdiğimde, hatta derin bir mavilikte..
Kendime hep bir cam kenarı ararım. Arar bulurum.
Acil çıkış kapısıdır cam kenarı. Emanet hayatlarımızın, emanet fikirlerimizin güvenli çıkışı.

  Zor tabi böyle cam kenarına bağlı yaşamak ama tetikteyiz hep biz, bazılarımız.
Kaçabilen kadınlar zaten kendine başka başka, cam kenarları seçebiliyor ya da sunuluyor. Kendisini üzmesine izin vermeyeceği, başka bir yere anında kaydığı cam kenarları daima var. 
Ama ya kaçamayanlar? 
Onların yalnızca bir adet cam kenarı oluyor, seçimsiz.
Bu kaçamayan kadınların acil çıkışları olan mutfakları var.

    Acil çıkış kapısı, mutfakları..
  Onların önce tam bir kadın olmak için açtıkları mutfakları olur ve sonra da tam bir kadın kalabilmek için kaçtıkları mutfakları. Bütün hayatları bu iki farklı mutfak arasında geçer. Her duygusunu zorla dinlettirdikleri tencereleri olur onların mesela. Her karnıyarık yaptıklarında da mutlaka bir yerlerini yaktıkları derileri olur, canları gibi.. Keyifli günündeyseler kek yaparlar ve kabarmasını izlerler, pişmesini.  Salatayı yaparken artmasın isterler, tam yetirmeye çalışırlar, kendilerini böle böle ailesine yetirmeye çalışmaları gibi. Bütün evi bu mutfaktan yönetir lakin kendini evin o diğer odalarına bölemez bir türlü. Başka çıkış yolu bilmez. 
Daracık bir alanda bölünür de bölünür.

  Nerden çıkarıyorsunuz bütün kadınların korunmaya, sahiplenmeye ihtiyacı olduğunu ?
  Niye durdurdunuz ama diye başlayacak cümleleri ?
  Nasıl da eminsiniz kadınların yalnız başına başaramayacakları işler olduğuna ?
  Neden ihtiyaç duyarsınız siz konuştukça karşınızda sinenlerin olmasına ?
  Ne zaman bitecek içinizde bu üstünlük hissi, sevgisizlik hali ?

  Sıkıştırdınız, susturdunuz, ezdiniz, yalnızlaştırdınız. Hep versin istediniz, hiç doymadınız. Dövdünüz, tehdit ettiniz. Susmamasından şikayetlendiniz, sussa da değişmedi şikayetleriniz..  Nefes almak istemeye dahi kalksa öldürdünüz. Çocukları, babalarının öldürdüğü annelerini gömmeye gitmesine neden oldunuz. Nefretle büyüttünüz onları da. O öve öve bitiremediğiniz soy isminiz, şanınız yürüsün diye büyüttüğünüz, anaları doğurdukça sırtınızın sıvazlanma sebebi sevgisiz çocuklarınız. 

 Taciz, Tecavüz, Katliam. Şiddet bir türlü bitmeyecekti. Çünkü ''Erkek Adamlar'' var çevremizde. Kanıtlamaları gerekiyor erkek adamlıklarını. Yöntemleri bu Şiddet.

  Nefes almak için kendimizi ne kadar zorlarsak o kadar tekme yiyeceğiz belki evet ama öğreneceğiz. Bütün tekmelerin sonunda, her seferinde daha da yakınımızda bulabileceğimiz bir acil çıkış kapısı olacak. Dilediğimiz gibi bir hayat yaşamak adına bütün acil çıkış kapılarını ezber ettik biz. Biz kim miyiz ? 

  Suyun içinde oradan oraya savrulmayı reddedip, su yüzünde olmayı seçenleriz. Dalgalara yön verenleriz. Eğer yeryüzünde özgürce yaşamak fikri büyüyüp saracaksa kainatı, biz bu kainatı bu fikre bulayacak olanlarız. Birileri özgür olacaksa, en çok hak eden tarafız biz.  Biz özgürce yaşamak uğruna, susmayacak, sinmeyecek gerekirse yeri de göğü de bir edecek olanlarız. Ve özgürlük fikrini aklından kazımış her kadına nefes aldırana dek durmayacağız.
Biz acil çıkışın nerede olduğunu daima hatırlatacak olanlarız.

Otobüste şort giydiği için tekmelenen, hamileyken parkta yürüdüğü için şiddete maruz kalan kadınlarımıza ve daha nice fiziksel, psikolojik şiddet görenlerimize ithafen.  
                                       
                                                                                                       Umudumuz Sönmesin.