8 Haziran 2016 Çarşamba

0

Ah Bu Aynı'lık .

İnceden yağan yağmuru hissetmeye çalışarak ağır ağır yürüyordum.
Bu benim hayatta olduğumu hatırlama yöntemlerimden sadece herhangi biri. 
Kuğuluda bir banka oturdum, oturmam ve kalkmam bir oldu, ıslaktı bank. 
O halde, tamda ah o ıslanmayası pek değerli kıçımı düşünmeliydim zaten.. İyi oldu.
Kıçı kurtarmak belki de tek yapabildiğim şeydi. Gerçi kurtarmadım hiç, koruyorum, 
Korumaktan fırsat kalmıyor.. Korkuyorum, korkmaktan da korkuyorum. İliklerime kadar korku.
Bak bu da yöntem iki. Hala korkuyorsan, hayattasın ve savaşıyorsun. 

Ortada kuğu falan yok. Yağmurun suya düşüp nasılda etki yaratamadığını izliyordum... 
Güldüm, gülerim böyle zamanlarda, sesli de düşünüyormuşum öyle diyorlar..
Hani kuğuların yokluğu yağmurdan falan da değil. Kesin ibnelik. Onlarda öğrendi ibneliği.

Dünyaya hiçbir etkisi olmayan, kendime benzetiyordum düşen damlaları. Ne zarar ne yarar !
Öylesine yok gibi ıslatmadan yağıyor, anla işte. Kendimi tavşan boku saydığım bir gün daha.
Hiç yabancı olmayan bir gün, aman ne güzel. İçimden alkış sesleri yükseliyor. Yükselir böyle.
Bir elimin diğer elimle pazarlık yapıp anlaşmaya gittiği bile oldu bir keresinde.

Dışarıdan kaşım gözüm de oynuyor eminim, odaklı bakışlar buna dalalet ediyor. Tanırım.
Ne kadar uçmak istersem o kadar sıradanlıkla sınanıyorum..
Başına buyruk bir kuş olmayı seçmenin dez avantajı diyebilirsiniz buna.
Yükselmemle göç eden kuş sürüsünün arasında onların aynılığına sürüklenmem, savrulmam an meselesi yahut aykırılığa devam edeceksem koca koca uçakların motorlarıyla, pervaneleriyle paramparça oluvermem bir oluyor. Yenilenememek en büyük korkumdur, 
Monoton kalmak. Korkumu tanıyorum, 
Kabullendim bile, hatta alıştım. 
Benim dışımdaki her şey yükselmedikçe yada bir boy vereyim demedikçe çırpınıyoruz işte.
Kabullenmek zor muydu, kolay mı bilmem ama ağırdı, hele önceleri.
Sahi siz nasıl yüzleşemiyorsunuz böcek korkunuzla, 
Böcek daha mı korkunç işe yaramayan kanatlardan ve uçamamaktan ?

Ben beynimi işten aşka, özgürlükten araknofobiye nasıl soğuturumu ararken, 
Kırkbeşinde, belki ellisine doğru oldukça değişik görünümlü bir bey yanıma oturdu. 
Çekiyon kızım dedim kendime, çekiyon. Bankın ıslaklığına aldırmadı. 
Boksun dedim bu kezde, ıslak bankı bile umursayan bir tavşan boku. 
Kendime girişecek sebepler bulmakta üstüme yoktur. 

Başımı tekrardan ve hafiften adama çevirdim ki, ''Merhaba'' deyiverdi.
Hiç konuşmaya mecalim yoktu valla, hiç kimseyle. Gözlerimi kırparak aldım selamını.
''Hava ne güzel'' dedi.
''Donuyorum amk soğuğunda ne güzeli'' dedim. Elbette içimden. Ben hep içime içime..
Omuzlarımı düşürdüm, tekrar ve bu kez uzun baktım. ''muhabbet edemeyiz'' bakışıydı bu kez.
Suya şen adımlarla kendini ittiren kuğuların sesine çevirdik aynı anda başlarımızı.
Adam sırayla sigaracıyla, güvenlikle, temizlikçiyle, bir köpek sahibiyle kısa kısa konuştu.

Yavşak hava birden değişti, güneş kavurmaya başladı. 
Ulan bu havayı soluyorsunuz bozukluğunuz bundan falan diye yine yeni melankolinin dibine vuracam ki, tekrardan bana ilişti.
''Bakın demiştim hava çok güzel diye '' dedi.
''Ulan beş dakika önceki havayı güzel bulan bu güneşten nefret eder, dengesiz herif'' dedim
Asla ses vermeden.
Çantamı oturduğum yerde koluma taktım, saçlarımı savurdum, hiiiiiiiç uğraşamam, tam kalkarken,
''Her şeyi anlıyorsun ve seni bu öldürecek'' dedi.

Bıraktım kendimi banka. Bu neydi şimdi ?
Öff felsefemi yapacaktı. Ulan yaşın kadar felsefe kitabı okudum ben be.
Sahi kim lan bu ! Madem yaşı kadar felsefe okudum niye banka atıveriyorum kendimi.
Her şeyi anlıyorum ve beni bu öldürecek ha!!
Ohaa, buydu işte sorunum bu, sonum bu.
Nasıl da çözüverdi deliliğimi ?
Her şey bu yüzden bitiyor, bu yüzden zor başlıyor derken ve dibi aramaya devam ederken, 
Kafamı çevirdim adam yoktu. Kaç dakikadır kafa patlatıyordum malum cümleye ve dehlizlerine kim bilir ? Gitmiş işte. Hani konuşmaktı niyeti, susmamasından korktuğundan selam bile vermemiştim, Şimdi neden önemli kayboluşu? Arama bırak gitsin işte.. 

Hava yine yağmaya başladı. Bak bunu anlamıyorum dedim omuz silktim.  Bu kadar çabuk değişen hiçbir şeyi anlamıyorum,. Öyleyse bu hava beni öldürmez, oh ne iyi habeeer. Bak her şeyi de anlamıyorum. Anlamadıklarımı sıraladım içimde. Tanıdığım, bildiğim her şeyden çoktu..
Hastalığımı reddediyorum, en büyük belirti. Hala yaşıyorum bak, 
Bu da hayatta olduğunu hatırlama yöntemimdir. İnatlaşmak.
Gitmeden tahmini ne zamandır Kayralaşmam falan diye sorsaydım bir satır!

Karşımdaki iki ergeni goygoyu kesmiş hareketlerimi anlamlandırmaya çalışırken buldum. 
Kafamla ellerindeki telefonlarını işaret ettim, işinize bakın dercesine. Bu benim kalkanım, 
Ben böyleyim.
Bir taksi çevirdim. Not defterime bugünü karaladım.
Kendimle ilgili daha önce bin dokuz yüz altmış kere aldığım sözleri hatırladım.
Bu kez en azından bir kursa yazılıyorum diye bir söz daha ekledim. 
Kendime verdiğim sözler dağ kadarlar, vakit geçti, geçiyor. 
Zamanın geçtiğini çok iyi bilerek sanmaya devam ediyorum. Erken, bok erken.
Taksici memleketimi sordu. Duymadım, duyamam, duyarsam şerefsizim.
Yağlı kafamı yasladım, taksinin sağ arka camına, temizlesin puşt.
Sağ elim, sol elimi sıktı. Ellerimin yardımı olmadan gözlerimi sımsıkı yumdum.
Geçecek, değişecek. Az, az dahaa.
Noktalar doğururum ben böyle anlarda, dudaklarıma temas etmeksizin.
İçimdeki sonlar, hep son noktalar.
Söz veririm. 

Biter gün, tekrarlar haftalar.
Her şey aynı.