27 Ağustos 2016 Cumartesi

0

KOLONYA

                                         Kolonyanın mandalinalısı değil bu 
                                Mandalinanın kolonyalısı.

Tanımı bu şekilde yaptım çünkü, evde mutfakta soyduğumuz, doğradığımız mandalinanın gerçek kokusunun bile dışında muazzam bir kokusu var. Mandalinanın meyvesinin, kabuğunun, yaprağının ve çiçeğinin kokusu komple şişesinde taşıyor. 

Kolonya şişesinin kapağını açın, burnunuza götürün ve gözlerinizi yumun.

Paşabahçenin instagram adresinde mandalinlı ve diğer çeşitlerini sürekli görüyordum.
Bayram arefesi uğradım, almak niyetinde de değildim.
Kokladım ve ''Mandalina bu şişeye özeniyor olmalı'' dedim.
Para harcamamak için çıktım, durağa 5oo mt. kadar ardıma bakmadan yürüdüm.
Durakta durdum, koku hala burnumdaydı. (Çünkü durakta durulur, adı üstünde)
Otobüsü kaçırma ve uzun bekleme riskini göze alarak, koştum, gittim, kolonyayı aldım.
Amaaağn bir daha mı gelicez dünyaya.
Bu cümleden mi ferahladım, kolonyadan mı bilmem.
Eve gelip yağlandıra ballandıra anlattım herkese sadece koklama izni verdim.
Koklayın ama benim elimde :) diye birde.
Tamam bir daha gelmiycez dünyaya ama ş'aapmaya da gerek yok.

Ulan bir kolonyayı bile ne uzattın derseniz, diye sonuca bağlıyorum.
Rebul'lar falan hikaye yani, standının önünden dahi geçmem artık.
Kolonya'nın fiyatı 25.00 TL.
Yalnız kolonyabilir bir kişi olmadığımdan yağlı bir yapısı oluyor sürünce bir süre.
Alkol mu azdır nedir !
Bilen varsa yorumlasında öğrenek.
Ama ah o koku..

https://www.pasabahcemagazalari.com/yasam/kolonya/k-17

Çeşitleri linkten görebilirsiniz canım.
Hepsi de gerçeğinin üstünde kokular. Gidin koklayın derim, sonra zaten alacaksınız. 
Uzattım lakin
Çok sevdiğimden değil, zor sevdiğimden.

ESENLİKLER





4 Ağustos 2016 Perşembe

2

Geçişgen Dayanaklardan, Çareli Uyarlamalara.

Zayıf olup, hafif bir yaprak gibi savrulmak mı?
Güçlü olup, kaskatı toprağa yerleşmek mi zor? 
İşte bunu çözmesi imkansız.

Aslında sendelemeye devam ettiğin sürece ne kadar savrulduğunun ya da 
Ne kadar köklendiğinin bir anlamı olmasa gerek. 
Belki her şey acısıyla tatlısıyla fazla güzeldir.
Belki de bu kadar güzelleşebiliyordur herşey. 
Belki savrulmayı sevmeyi kabul etmek gerekiyordur.
Belki köklenmeyi, daha derinleri sahiplenmeyi kabul etmek.

Yanlışları düzeltmeye çalışmak ve bir sonraki yanlışı elimizle işlemek arasındadır belki her şey.
Sadece değişken ellerde her durum, bu ikisinin arasında yaşanıyor.
Mevcut yanlışımızdan, bir sonraki yanlışa doğru olan, 
Birbirine değmeye niyetli iki uzantı.
Önceki yanlıştan sürüklendiğimiz ve hep sonraki yanlışlara gideceğimiz gibi.

Ve biz bu yanlışlara dayanak arayarak bir sonrakine adım atabiliyoruz işte.
Bu dayanaklar(her neye dayanıyorsak)içimizdeki boşluğu geçici olarak doldurmaya yettiği gibi yanlışlarımızı da bizden daha çaresiz kılarak devam etmemizi sağlıyor.
 
Belki bu iyidir, Sebep aramak ya da tuz basmak.
Belkide bir sonraki yanlışın başlangıcıdır.
Belki yanlışlarda iyidir.

Hiçbir haltın çözümü yok.
Bize değip geçen hiçbir haltın çözümü yok. 
Bunu yaşadık isteyerek yahut istemeyerek.
Dayandığın hiçbir halt bu yanlışı ve sana yaşattıklarını geçirmez.
Kurumuş dayanaklara değil, daha köklü sağlam dayanaklara ihtiyaç var.

Yanlışlar sana çarptığı sürece nereden geldiği, nereye gittiği farketmez.
Bizi bir yapan, bu arayışların sebebi, hala ayakta kalmasını istediğimiz insan yanımız.
İyi niyetli duygularımız.

İyileşmek diye bir şey yok.
İyileşecek vakit yok.
Kendine hemen bir yöntem bulup asla kafayı bozmayacaksın.
Çünkü bu dünyaya bu kadar zarar vereceken, temelde yaradılış bile yanlış.
Kendi anti-depresanını sen kendin yaratacaksın. 
Günü yaşayacaksın. Geçiştirmeden, bilerek, kabullenerek, kucak açarak.
Haz duyacaksın.

Yanlış hep var, bu sebepten hemen gidip kendi antidepresanını yaratacaksın.
Yoksa vakit yok. 
Hafıza güncellemesi gün aşırı şart. 
Bile isteye yaşayacaksın.
Başka da doğru yok.